Kurucusunun anlatımıyla İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’nin kuruluş öyküsü
Babam Vehbi Koç, bilmiyorum kaç yaşındaydım, bana Almanya'dan ilk elektrikli treni getirdiğinden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamış, biriktirmişimdir. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişledi ki, ne evlerimde ne bürolarımda, ne de depolarımda yer kaldı.
Diğer taraftan Koç Topluluğu 1950’lerde sanayiye atılınca, dünyanın büyük sanayi kuruluşlarıyla temaslarımız sıklaştı. Bizden daha eski şirketlerin ilk mamullerinden başlayarak bütün ürünlerini topladıkları birer müzeleri olduğunu gördüm. Onlara imrendim. Niçin biz böyle koleksiyonlar yapmayalım, dedim. Düşündükçe bu tür müzelerin sanayicilerden başka kimsenin merakını çekemeyeceğine ve bu fikrin Türkiye için erken olduğuna karar verdim. Fakat bu fikir bir kere kafama yerleşmişti. Yurtdışı seyahatlerimde teknik ve endüstriyel müzeleri gezmeye başladım. Bunlar arasında Münih’teki Deutsches Museum’u, Londra’daki Science Museum’u gezdim. Ama ne zaman ki Detroit’teki Henry Ford Museum’u gördüm; işte o zaman bütün kolleksiyonumu bir çatı altında toplamaya karar verdim. Bu fikri arkadaşlarıma açtım; hepsi olumlu karşıladıkları gibi, beni teşvik ettiler. Artık kararımı vermiştim.
Uygun bir mekân aramaya başladım ve bu esnada koleksiyonumu da genişletmeye devam ediyordum. Hoşuma giden, ilgimi çeken ve kabul edilebilir her şeyi almaya başladım. Her parça iyi durumda olmadığından restorasyonları için atölye kurulmalıydı. Bu esnada İstanbul içerisinde uygun yer arayışı devam ediyordu.
Nihayet bu işte bana büyük yardımı dokunmuş olan Dr. Bülent Bulgurlu, Haliç mevkiinde Tekel’e ait bir ispirto deposunun bulunduğunu söyledi. Beraberce gidip binayı gördük. Temelleri 12. yüzyıla dayanan ve 1730’larda, Osmanlı döneminde, donanmaya çıpa ve döküm parçaları yapımında kullanılan “Lengerhane” bizi çok etkiledi. Bilahare 1950’lerde Tekel tarafından tütün deposu olarak kullanılan bina, 1984’te büyük yangın geçirmiş ve o zamandan beri kendi haline terk edilmişti. Sadece bahçesi ispirto deposu olarak kullanılıyordu. 1991 yılında burayı satın aldık. 1993 yılında aslına uygun olarak onardık. Tuğla renkli yapı ilk bakışta bir Bizans kilisesini veya camiyi andırır.
1994 yılında ziyarete açılan Rahmi M. Koç Müzesi’ni, 1996 yılında Avrupa Konseyi “Yılın Müzesi Özel Ödülü”ne layık görmüştür.
Genişleme planımız doğrultusunda, özelleştirilen Hasköy Tersanesi 1996 yılında satın alınmıştır. 1880 yılında kurulan Tersane, Lengerhane binasının karşısında yer almaktadır. İlk müze binamıza yakınlığı ve deniz kenarı olması binayı ideal hale getirmiştir. Lengerhane binası gibi 2. sınıf tarihi bina sınıfına girmektedir. Temmuz 2001 tarihinde açtığımız yeni bölümde çoğunlukla gerek Türk, gerek ise yabancı ziyaretçiler tarafından beğenileceğine inandığım gerçek boyuttaki eserler sergilenmektedir.
Müzenin bu hale gelmesinde birçok mesai arkadaşımın, teknik elemanların, akademisyenlerin ve profesörlerin emeği geçmiştir. Ayrıca üniversitelerimiz, okullarımız, silahlı kuvvetlerimiz gerek eser vermede, gerekse diğer hususlarda bizlere her türlü yardımı yapmışlardır. Tanıdık tanımadık, müzeyi gezen birçok ziyaretçi kıymetli eserler hibe etmiştir. Kendilerine burada teşekkür etmek istiyorum. Bilhassa Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü’ne bu hareketin öncülüğünü yaptıklarından dolayı şükranlarımı arz ederim. Şurası bir gerçektir ki çok uzun zaman, güç ve para harcanmış olan bu mekânın geri ödemesi ziyaretçilerin beğenisi ve gittikçe artan sayısı ile gerçekleşmektedir.
Rahmi M. Koç
http://www.rmk-museum.org.tr/rmk_kurucumuzun_mesaji.htm