Eğitimde yenilikçi girişim için prototip: Koç Model Okulu
…Koç Model Okulu’na daha yakın bakacak olursak... dört katlı bir bina, alt iki kat topluluğa adanmış alanlardır. Yemek alanı istendiğinde bir toplanma veya performans alanına dönüşebilecek. Çok güzel bir spor salonu var, burası aynı zamanda gerekirse deprem barınağı olarak kullanılabilecek. Binanın üst katlarına çıktığınızda her katta farklı disiplinler için öğrenim alanları ve ortak mekânlar göreceksiniz. Bunu bilinçli olarak yaptık çünkü bu ortak mekânın disiplinlerarası eğitimi destekleyeceğine inanıyoruz. Mekânın tasarım anlayışı raslantısal buluşmaların olabilmesini, disiplinlerin kesişmesini sağlıyor. Bu mekânlara “öğrenme alanları” veya merkezleri diyoruz. Her katta farklı disiplinler için birer öğrenme alanı, üçünün paylaştığı ve ortak olarak kullandığı bir proje stüdyosu bulunuyor. Ortak olarak kullanılan bu proje stüdyoları belirli projelerin uzun süre devam etmesini sağlayacak esnekliğe sahip olacaklar.
Sosyal ve fen bilimlerine ait öğrenme alanları aynı katta bulunuyor ve hem yatayda hem dikeyde ortak bir topluluk alanını paylaşıyor. Matematik, fen, teknoloji için birer öğrenme alanı var, 3-boyutlu sanatlar dahil her türlü sanatların yapılabileceği alanlar var. Bir tasarım ve teknoloji alanı var, lisan öğrenmeye uygun alanlar var, müzik alanları, dans stüdyoları... Okulun genelinde 21. yüzyıl becerilerinin hâkim olduğu bir ortam oluşacak, özellikle sosyal, sanat ve fen konularının kesişmesine, buluşmasına izin verilecek. Tüm mobilyaların hareketli olması da bizce çok önemli, her alan istendiğinde kolayca başka bir fonksiyona dönüştürülebilecek. Teknoloji ise tümüyle binaya entegre olmalı, çevrenin doğal bir parçası olmalı, aletleri taşımak, fiş takıp çıkarmak zorunda kalınmamalı. Ayrıca, binanın içinde bile geniş yeşil alanlar var.
Artık inşa ettiğimiz her şey yenilenebilir olmalı, daha az enerji tüketmeli, insan olarak temel değerlerimizi yansıtmalı, insanlığımızı yüceltmelidir; herkes gün ışığına, güzel manzaraya, yeşilliğe, temiz havaya kolayca erişebilmeli, çevremizi kendimiz yönetebilmeliyiz. Bunun için tam olarak kimler için tasarım yaptığımızı ve bu insanların birbirleriyle nasıl ilişki kurmak istediklerini iyi anlamalıyız. Zaten öğrenmenin özünde de bu etkileşim, birbirimize nasıl davranıyoruz ve bize nasıl davranılmasını istiyoruz sorusu var. Aslına bakarsanız, son bilimsel bulgular beyinlerimizin en iyi bir şeyleri yaparken, fiziksel olarak bir şeyleri yaratırken çalıştığını gösteriyor. Öğrenmek artık sadece birtakım verileri, teorileri öğrenmek, birtakım bilgileri edinmek değil, bu bilgileri nasıl harekete geçirdiğimizle ilgili bir şey.
“Cannon Design Eğitim Grubu’nun baştasarımcısı Trung Le’yle Söyleşi”, VKV 2012 Faaliyet Raporu, s. 9-11