Ben Amerikan Kız Koleji’ni bitirdim. Sonra üniversite imtihanlarına hazırlanırken çok önemli bir hastalığa yakalandım. O da köpeklerden geçen bir parazitin yol açtığı bir hastalıktı. Dokuz defa ameliyat olmak mecburiyetinde kaldım. Japonya, Amerika, İsviçre, Almanya ve Türkiye’de çok değişik hastaneler gördüm, çok değişik yerlerde yattım. O vesileyle hemşirelik mesleğinin ne kadar önemli olduğunu anladım. Demek ki, Allah bana bir ideal, bir görev verdi, “Sen hemşirelerle uğraş” dedi. 1974’te Vehbi Koç Vakfı’nda bir fon kurdum, Vehbi Bey de bana destek oldu, o günden beri hemşirelik mesleğiyle çok yakından ilgileniyorum. O benim için ideal oldu.
http://www.capital.com.tr/is-dunyasi/sirketler-ve-yoneticiler/%E2%80%9Cvehbi-bey-yasasaydi--simdi-cok-mektup-yazardi%E2%80%9D-haberdetay-5018
Tabii her ailenin en büyük çocuğunun değişik sorumluluklar alması icap ediyor. Çocukluğumdan itibaren ailede sorumluluk alarak büyütüldüm. Annemin ölümünden sonra büsbütün onun yerini tutmaya, babamı yalnız bırakmamaya, annemi aratmamaya çalıştım. Zaten babamla kafalarımız da uyuşurdu. Sonra kardeşlerime büyük olmaya, ailenin birliğini tutmaya özen gösterdim.
http://www.capital.com.tr/is-dunyasi/sirketler-ve-yoneticiler/%E2%80%9Cvehbi-bey-yasasaydi--simdi-cok-mektup-yazardi%E2%80%9D-haberdetay-5018
Semahat Koç yetişkin bir kız olduktan sonra babasının dış seyahatlerine katılmada bir öncelik kazanmıştı: “Annem, bazen, babamın hızlı temposuna ayak uyduramazdı. Bu durumlarda devreye ben girerdim. Babamın dış seyahatleri daima iş ilişkili olduğu için hem işi bilen hem de gidilecek ülkenin lisanına çok hâkim birisi gruba dahil olurdu... Kenan İnal İngilizce, Adnan Berkay da Almanca konuşulan ülkelerin değişmez refakatçılarıydı.”
Can Kıraç,
Anılarımla Patronum Vehbi Koç, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1995, s. 162
Semahat Hanım! Siz, Vehbi Bey’in ayrılmaz arkadaşı olarak seyahatlerde “para” işlerini nasıl idare ediyorsunuz? “Babam yanında para taşımayı sevmez. Parayı hem kirli bulur hem de kaybetmekten korkar!.. Seyahate çıkarken bana toplu para verir, ‘Sen bizim için harcarsın, sonra bana hesap verirsin’ tenbihatını yapmayı da unutmaz! Her şeyin fiyatını sorar... Artık, otellerde gerçek oda fiyatlarını söylemiyorum!.. Bahşiş vermeyi, bilmez ve sevmez... Seyahatten her dönüşümüzde de ‘bizim memleket ne ucuz, ne güzel’ demeyi ihmal etmez.”
Kıraç, Anılarımla Patronum Vehbi Koç, s. 376