Vehbi Koç Vakfı Ansiklopedisi size en iyi hizmeti sunabilmek için çerez kullanmakta. Onaylamanız durumunda çerez kullanımını kabul etmiş olacaksınız. Çerez kullanımı ile ilgili detaylı bilgi için tıklayın.

Kıraç, İnan

Kıraç, İnan (d. 1937, Eskişehir), uzun yıllar Koç Holding şirketlerinde üst düzey yönetici olarak görev yapan yönetici ve iş adamı. 1993-97 yılları arasında Vehbi Koç Vakfı (VKV) İdare Heyeti üyeliği de yapmıştır. Vehbi Koç ve Sadberk Koç’un küçük kızı Suna Kıraç’ın eşi, Koç Holding ve VKV İdare Heyeti üyesi İpek Kıraç’ın babasıdır.

İnan Kıraç, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Londra’da City College of Business’te ekonomi öğrenimi gördü. 1961 yılında Koç Holding şirketlerinden Ormak AŞ’de çalışmaya başlayarak iş hayatına atıldı. 1966 yılında Fiat kamyonları üreticisi Otoyol AŞ’ye genel müdür olarak atandı.

İnan Kıraç’ın Koç Topluluğu’nda işe başlaması…
Kardeşim İnan Kıraç Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra askerliğini de tamamlamış ve hayata atılmak için bir arayışa yönelmişti... İnan benden dokuz yaş küçüktür. Annemizi kaybettiğimiz 1946 yılında, o henüz on yaşında bir ilkokul talebesiydi. Babamızın elli yedi yaşındaki ölümü de bizim “aile acılarını” çok erken yaşamamıza sebep olmuştu...

Artık İnan ve ben, birbirimize sarılarak hayatın zorluklarını aşmak zorundaydık... Benim 1954 yılında evlenmem İnan’da “yalnız kalma” duygusu yaratmıştı...

Bu duygu ile inzivaya çekilircesine, Kemer Barajı şantiyesinde tercümanlık yapmaya başlamıştı... Ben ise onun daha ciddi bir işte çalışmasını ve kendisine olan güvenini, ilerleyeceği bir yerde sınamasını arzu ediyordum...

İzmir’e yerleştiğim dönemde, 1961 yılında bu düşüncelerimi Bernar Nahum’a açmış, “Beni yetiştirdiniz, şimdi sıra İnan’a geldi. Biliyorsunuz, biz dal budak salmış bir aile değiliz, İnan karakterli ve meziyetli bir gençtir. Yanınıza alır ve ona da ustalık yaparsanız memlekete başarılı bir insan kazandırırsınız” diyerek Koç’un kapısının İnan’a da açılması için ilk girişimi yapmış oluyordum...

Mösyö Bernar bu teklifimi dikkate alacağını, Vehbi Beyle görüşüp kararı bana bildireceğini vaat etmişti. Ancak, ortak müdür statüsündeki Bernar Nahum’un genç bir insanı işe başlatması için Vehbi Koç’un onayını alma düşüncesi beni bir hayli şaşırtmıştı... Bernar Bey’le yaptığım görüşmeden on beş gün sonra aldığım cevap şaşkınlığımı büyük bir hayrete dönüştürüyordu! Mösyö Bernar, bana telefonda “Vehbi Bey’le İnan’ın işini görüştüm. Tahmin edemediğim bir itirazda bulundu, iki kardeşin aynı grupta çalışmalarının doğru olmayacağını söyledi!” diyordu... Ben ne diyeceğimi düşünürken, Bernar Bey, Vehbi Bey’in itirazındaki gerekçeyi açıklıyordu; “Can, İzmir’de başarılı oluyor, ilerde önemli görevler alabilir. Kardeşinin beklenmedik bir aksaklığı onu engelleyebilir. Bu düşünceyle kardeşlerin beraber çalışmalarını doğru bulmuyorum.” Benim söyleyecek bir şeyim kalmamıştı... Bernar Bey ümidimi kırmamak için olacak; “istersen Vehbi Bey’le bir defa da sen görüş, belki ikna edersin” diyerek kapının aralık kalmasını sağlıyordu...

Bu cesaret kırıcı görüşmeden sonra İstanbul’a yaptığım ilk seyahatte, 1960’lı yıllarda Koç’un karargâhı olan Merkez Han’da Vehbi Koç’la görüşmeye karar veriyordum. Amacım Vehbi Bey’in, İnan’ı tanımasını sağlamaktı... Görüşmeye kendimi öne sürerek başlamıştım, “Görüyorsunuz, canla başla çalışıyorum ve beni beğendiğinizi hissediyorum! Kardeşim İnan da aynı mayadandır. Onun da tam bir fedakârlıkla çalışacağına inanıyorum. Benim gibi İnan’ın da Mösyö Bernar’ın yanında üç aylık bir deneme geçirmesine izin verin, işe yaramaz ise kapının önüne koyarsınız!” Bunları peş peşe söyledikten sonra, hatırladıkça hâlâ hoşuma giden bir benzetme yapıyordum; “Biz kılçıksız bir ‘balığız’, pişman olmayacaksınız! Lütfen İnan’ı kabul ediniz ve tanıyınız.” Vehbi Bey’in, “Kılçıksız balık olmak ne demekmiş?” sorusunu da, “Hayatta iki kardeşiz! Bize destek olacak kendimizden başka kimsemiz yok!” şeklinde cevaplayarak görüşmeyi oldukça dramatik bir havaya sokmuştum… Benim bu duygusal yaklaşımıma Vehbi Bey’in verdiği cevap daha ilginç olmuştu: “Sen kendini kılçıktan saymıyor musun?”

Her şeye rağmen bu görüşmem olumlu sonuçlanmıştı. Vehbi Bey, “Haftaya salı sabahı saat on birde kardeşin bana gelsin. Bilirsin salı günleri benim için uğurludur!” demişti... Artık dünyalar benim olmuştu. İnan’ı İstanbul’a göndermeden önce yaptığımız hazırlıkların ayrıntısına burada girmek istemiyorum. Bunları, İnan’ın hayat hikâyesini yazacağım zamana bırakıyorum! Yalnız şurası bir gerçektir ki, Vehbi Koç’un “insan sarraflığı” İnan’ın Koç’ta işe alınması ile bir defa daha tescil edilmiş oluyordu... Vehbi Bey, bu kararı ile yalnız bugünkü başarılı Koç Holding Yürütme Kurulu Başkanı’nı değil, aynı zamanda müstakbel damadını da seçmiş oluyordu.

İstanbul Belediye Başkanı Haşim İşcan, Koç ailesini uzun yıllar bağrında barındırmış olan Çankaya Apartmanı’nın görkemli salonlarında toplanan aile yakınları arasında 29 Aralık 1967 günü nikâhı kıyarken, Vehbi Koç, evlatlarının mürüvvetini görmenin sevinci içinde, “Çocuklarımın hepsi de yuvada kaldı! İnşallah damatlar da başarılı olurlar!” diyerek mutluluğunu ve umudunu dışa vurmaktan korkarcasına, içinde saklamaya çalışıyordu...
Can Kıraç, Anılarımla Patronum Vehbi Koç, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1995, s. 173-74

1970 yılında, Türkiye’de üretilen Fiat otomobillerinin pazarlama ve dağıtım şirketi Tofaş Oto Ticaret’in genel müdürü oldu. 1973 yılında Koç Holding’de Tofaş Grubu koordinatörlüğüne, 1980’de Tofaş’tan sorumlu başkan yardımcılığına getirildi. Bu görevi 1987 yılına kadar sürdürdükten sonra Koç Holding İdare Komitesi üyesi ve Otomotiv Grubu başkanı oldu. 1993 ve 1994 yıllarında Otomotiv Grubu başkanlığının yanı sıra Koç Holding Yönetim Kurulu üyeliği ve İdare Komitesi başkanlığı görevlerini üstlendi. 1994 yılında Koç Topluluğu’nun en üst görevi olan Yürütme Kurulu başkanlığına getirildi. Mart 1998’de emekli olarak yakın çalışma arkadaşlarıyla birlikte Kıraça Şirketler Topluluğu’nu kurdu.

İnan Kıraç 2000 yılında eşi Suna Kıraç’la birlikte Antalya’da, bölgenin en etkin kültür kurumlarından biri olan AKMED ve Kaleiçi Müzesi'ni kurdu. TEGV’in kurucularından olan İnan Kıraç, 2001 yılında Antalya’da Suna-İnan Kıraç Eğitim Parkı’nın, 2006 yılında da Eskişehir’de TEGV Ali Numan Kıraç Etkinlik Merkezi’nin kuruluşunu üstlendi.

2003 yılında eşi Suna Kıraç ve kızı İpek Kıraç’la birlikte, kültür-sanat, eğitim ve sağlık alanlarında faaliyet gösteren Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nı kurdu. Vakfa bağlı Pera Müzesi 2005 yılında ziyarete açıldı. Aynı yıl, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı’yla (BÜVAK) ortaklaşa çalışan ve daha sonra Koç Üniversitesi’ne bağlanan Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı kuruldu. İstanbul’un Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine yönelik araştırmalar yapmak amacıyla kurulan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ise 2007 yılında faaliyete geçti.

Suna ve İnan Kıraç’a kültürel değerlerin korunmasına katkıları nedeniyle 2008 yılında Skalite Ödülü, 2009 yılında da Pera Müzesi’ni ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nü açarak İstanbul’a yaptıkları katkılar nedeniyle İstanbul Turizm Onur Ödülü ve Pera Müzesi’ni kurmaları nedeniyle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Akademi Özel Ödülü verilmiştir.

Başkanı olduğu Galatasaray Eğitim Vakfı’nın 1981 yılında kuruluşuna öncülük eden İnan Kıraç, Galatasaray Lisesi mezunlarını ve sevenlerini harekete geçirerek, kurumun Cumhuriyet tarihindeki en modern yapısına kavuşmasını sağladı. Siyasi, mali, idari ve diplomatik girişimlerle Galatasaray Üniversitesi’nin kurulmasına ve Galatasaray İlköğretim Okulu’nun açılmasına önderlik etti. Türk-Fransız ilişkilerinde üstlendiği önemli roller nedeniyle, Fransa Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 Aralık 1997 tarihinde Légion d’honneur nişanının “Officier” rütbesine, 2 Aralık 2011 tarihinde de Légion d’honneur nişanının “Commandeur” rütbesine layık bulundu. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanlarıyla ödüllendirildi.

Eğitim, sağlık ve spor alanlarında faaliyet gösteren çeşitli vakıf ve derneklerin yönetiminde de görev alan İnan Kıraç, İstanbul’da annesi Semiha Kıraç adına bir ilköğretim okulu yaptırdı. Eskişehir’de bulunan, ailesine ait evi ve babası Ali Numan Kıraç’ın çalışma binasını ağabeyi Can Kıraç’la birlikte  restore ettirerek, müze ve kütüphane olarak kullanılmak üzere Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin hizmetine sundu.

Abadan Unat, Nermin

2012 yılında eğitim alanında verilen Vehbi Koç Ödülü’nü alan siyaset bilimci.

İNCELE