Vehbi Koç Vakfı Ansiklopedisi size en iyi hizmeti sunabilmek için çerez kullanmakta. Onaylamanız durumunda çerez kullanımını kabul etmiş olacaksınız. Çerez kullanımı ile ilgili detaylı bilgi için tıklayın.

Koç, (Ahmet) Vehbi

Koç, (Ahmet) Vehbi (d. 20 Temmuz? 1901, Ankara - ö. 25 Şubat 1996, Antalya), iş adamı ve hayırsever. Cum­huriyet döneminin ilk büyük özel girişimcisi ve Türkiye’nin ilk holdingi olan Koç Holding’in kurucusudur. Sanayi alanında pek çok ilki gerçekleştirmiş, Vehbi Koç Vakfı’nı (VKV) kurmanın yanında Türk Eğitim Vakfı (TEV), Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV) ve TEMA gibi sivil toplum kuruluşlarının kurulmasında öncü rol oynamıştır.

Çocukluğu

Hacı Bayram Veli soyundan Koçzade Hacı Mustafa Efendi (1874-1928) ile Kütükçüzade Fatma Hanım’ın (ö. 28 Ekim 1963) tek erkek çocuğu olan Vehbi Koç, 1901 yılında ailenin Ankara Keçiören’de Çoraklık semtinde bulunan yazlık evinde doğdu. Onu kız kardeşleri Zehra (Kütükçüoğlu) ve Hüsniye’nin (Aktar) doğumu izledi.

Üzüme alaca düştüğü zaman…
Hangi gün doğduğumu bilmiyorum. Eskiden doğum gününe önem verilmezdi. Birçok aile çocuklarının doğum gününü Kuranıkerim’in arkasına yazarmış. Ben kendi doğum tarihimi bir türlü bulamadım, anneme sordum, “Üzüme alaca düştüğü zaman doğdun” dedi. İşlerim geliştikçe Avrupa yolculukları yaptım. Gittiğim otellerde, “Doğum tarihin nedir?” diye sorarlardı. Ben de o gün aklıma ne tarih gelirse söylerdim. Bir gün Zürih’e gittim. Zürih’te daha önce birkaç kere Carlton-Elit otelinde kalmıştım. Bu gibi büyük otellerde sık sık gelen müşteriler için kart tutuyorlar. Sebebi, müşteriye her gelişinde aynı soruyu sorup rahatsız etmemek...

Otelin resepsiyon memuru bana, “Kartına baktım, sen her gelişinde ayrı ayrı doğum tarihi söylemişsin, bunların hangisi doğru?” diye sordu, güldüm.

Türkiye’ye dönünce evde durumu anlattım, annemin söylediklerini de ekledim. Çocuklarla birlikte düşündük, Ankara’da üzümlere alaca düştüğü tarihin Temmuz ayı olacağını hesapladık, benim doğum günümü de 20 Temmuz olarak kararlaştırdık. O günden sonra doğum günüm olarak 20 Temmuz gününü söyledim, bu iş de böylece bitmiş oldu. Çocuklar 20 Temmuz’da benim doğum günümü kutlamaya başladılar.
Vehbi Koç, Hayat Hikâyem, 4. Bas., Vehbi Koç Vakfı Yayınları, İstanbul, 1983, s. 7

Beş yaşında Karaoğlan Caddesi’ndeki (bugün Anafartalar Caddesi) kışlık evlerinin yakınında bulunan ve Topal Hoca’nın mektebi diye bilinen mahalle mektebine başladı. 1908-13 arasında yine yakınlarındaki bir okulda ilköğrenimini tamamladı. 1914 yılında Hacettepe’de bulunan ve Taş Mektep diye anılan Ankara İdadisi’ne (bugün Ankara Atatürk Lisesi) kaydoldu. Ne var ki bir an önce iş yaşamına atılmak istiyordu. Bu amaçla 1916 yılında, ortaokul son sınıftayken, dedesi Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin yazdığı dilekçeyle, “geçim darlığını” gerekçe göstererek okuldan tasdiknamesini aldı.

İş yaşamına girişi
Vehbi Koç daha okul sıralarındayken, babası ile üç arkadaşının  buğday ticareti yapmak için Atpazarı’nda açtığı dükkâna gidip geliyordu. Bir yaz tatilinde de beş ay kadar eniştesi Aktarzade Sadullah Efendi’nin ortağı olduğu, Çengelhan’daki manifaturacı dükkânında çalıştı. 1917 yılında babasıyla birlikte Karaoğlan Caddesi’ndeki evlerinin altında açtıkları bakkal dükkânında çalışmaya başladı. Bir süre sonra babası onu mal alması için İstanbul’a gönderdi. Orada birçok iş adamı tanıdı, daha sonra çok işine yarayacak ilişkiler kurdu. Babasının karşı çıkmasına karşın, dükkânlarını genişleterek bakkaliye ve aktariye ürünlerinin yanında hırdavat, kösele ve yapı malzemeleri satışına başladı.

1920 yılına gelindiğinde Vehbi Koç da askerlik çağına gelmişti. O yıl açılan Büyük Millet Meclisi’nin matbaasında düzeltmen yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Bu çalışma askerlik hizmetine sayılacaktı. Daha sonra bir yıl kadar da Ankara’da Muhafız Kıta Komutanlığı’nda askerlik yaptı.

Askerden sonra yeniden babasının bakkal dükkânında çalışmaya başladı. Sakarya Savaşı sırasında aile Çankırı’ya gitti. Savaş sona erince babası Ankara’ya dükkânın başına dönerken, Vehbi Koç üç ay daha ailenin diğer üyeleriyle birlikte Çankırı’da kaldı ve oradan topladığı bazı malları Ankara’ya gönderdi. Ankara’ya döndükten sonra zaman zaman İstanbul’a giderek mal almayı sürdürdü. O dönemde “İstanbul’un büyük tüccarlarıyla” tanıştı. Kendi deyişiyle “aklı sadece çalışmak, para kazanmak, aynı işi yapanlar arasında adını duyurmak, yeni iş alanları bulmakta”ydı.

1925 yılı sonlarına gelindiğinde anne ve babası artık zamanının geldiğini düşünerek onu Nadire teyzesinin kızı Sadberk’le (Aktar) evlendirmeye karar verdiklerini açıkladılar. Çiftin nikâh ve düğün töreni 1926 yılının ilk haftasında gerçekleşti. Vehbi ve Sadberk Koç’un ilk çocuğu Semahat (Koç) Arsel 1928 yılında, bugün VEKAM’ın faaliyet gösterdiği Keçiören’deki bağ evinde doğdu. Onu 1930’da Rahmi M. Koç, Sevgi (Koç) Gönül (1938) ve Suna (Koç) Kıraç’ın (1941) doğumları izledi.

Evliliğinin ardından babası “Hacı Mustafa Rahmi” firmasını Vehbi Koç’a devredince, 31 Mayıs 1926’da firma “Koçzade Ahmet Vehbi” adıyla Ankara Ticaret Odası’na (ATO) kaydedildi. Böylece Koç Topluluğu’nun temelleri atılmış oldu. Daha sonra ATO Yönetim Kurulu’na giren Vehbi Koç 1928 yılında başkanlığa seçildi ve bu görevi, 1937 yılı dışında, 1951’e kadar sürdürdü.

Vehbi Koç 1928 yılında Ford ve Standard Oil (bugün ExxonMobil) şirketlerinin Ankara acenteliğini aldı. Bunlar onun otomobil ve gaz-benzin işindeki ilk adımları oldu. Aynı yıl babası Hacı Mustafa Efendi vefat etti.

1931 yılında üç arkadaşıyla birlikte Budapeşte, Viyana ve Paris’i kapsayan bir Avrupa gezisine çıkan Vehbi Koç, orada gördüklerinin de etkisiyle dönüşünde Ankara Ulus’taki Çankırı Caddesi üzerinde Koç Han’ı yaptırarak işlerini oraya taşıdı.

İnşaat müteahhitliği yılları
Yapı malzemeleri alım satımından inşaat müteahhitliğine geçen Vehbi Koç’un ilk büyük taahhüt işi Ankara Numune Hastanesi inşaatı oldu. 1932 yılında başlayan inşaat 1933 yılında tamamlanarak Cumhuriyet’in 10. yılına yetiştirildi. Daha sonra Cebeci Çocuk Doğum, Ankara ve Devlet Demiryolları hastaneleri yanında, Haymil Şirketi’yle ortak olarak Elazığ-Palu demiryolu hattının yapımını da üstlendi. Ama müteahhitlikte kazancın düşük olması nedeniyle daha sonra inşaat işlerini tasfiye etti.

1934 yılında İstanbul Haliç’te Hovagimyan Biraderler’le ortak kurulan Koç Demir Boru fabrikası ithal malların rekabeti karşısında başarısız olup tasfiye edildi. Bu, Vehbi Koç’un imalat işine ilk giriş teşebbüsüydü.

1935 yılında iki arkadaşıyla birlikte yeni bir Avrupa yolculuğuna çıktı. Çok çalışmaktan dolayı yorgunluk ve rahatsızlık geçirdiği için, Viyana’da Prof. Hans Eppinger’e muayene oldu. Onun tavsiyesi üzerine spor yapmaya karar verdi.  Türkiye’ye dönüşünde çeşitli sporları denedikten sonra Ankara’da Atlı Spor Kulübü’ne üye olarak at binmeye başladı. 1967 yılında at binerken geçirdiği kazada omzu ve kolu kırılıncaya kadar bu sporu yapmayı sürdürdü.

Bir Londra macerası...
Vehbi Koç’un attan düşüp omzunu kırması üzerine kızları Semahat ve Suna onu hemen Londra’ya götürdü. Üç hafta süreyle Londra’da kalmaları gerekiyordu. Kızları bu kazanın Vehbi Koç’u ata binmekten soğutacağı endişesindeydi. Babalarına bir öneride bulundular. Hep birlikte gidip Vehbi Koç’a at pantolonu alacaklardı.

“Razı oldu. Horse and Ride diye meşhur bir İngiliz mağazasına götürdük. Babamı kabine oturttuk. Kolu sarılı, pantolonunu çıkarttık, güya at pantolonunu giydireceğiz. Suna ile ikimiz yerlerde at pantolonunun bir paçası onun elinde bir paçası benim elimde, babama pantolonu giydirmeye çalışıyoruz. Ancak at pantolonları da çok sıkı ve dar oluyor. Biz çabalarken pantolon tam ortada kaldı, ne üste çekebiliyoruz ne alttan çıkarabiliyoruz. Babam başladı bağırmaya, ‘Kim istedi sizden at pantolonunu! Ne halt etmeye beni buraya getirdiniz... İstemiyorum kolum ağrıyor!...’ Perdenin arkasında ne olduğunu anlamayan, ancak Türkçe bağrışlara koşan tezgâhtar korkuyla içeri girdi. ‘Ne yapıyorsunuz, niye bağrışıyorsunuz?’ diyordu. Ve Suna’yla ikimiz gülmekten babamın pantolonunu bir türlü çıkaramadık. Bu arada babam bizi tezgâhtara, Türkçe şikâyet ediyordu: ‘Bunlar beni zorla buraya getirdiler, at pantolonu aldırıyorlar, istemiyorum’!”

Semahat Arsel’in bugün bile gülümseyerek anımsadığı o gün, mağaza görevlilerinin şaşkın bakışları altında baba ve iki kızı apar topar mağazayı terk etti.

Suna Kıraç, Ömrümden Uzun İdeallerim Var, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006, s. 152-53

İstanbul’da ilk mağazayı açışı
Ankara’da “esnaflıktan çıkıp tüccar sınıfına girmiş” olan Vehbi Koç, İstanbul’daki işlerini genişletmek için Galata’da bir mağaza açmıştı. Başında İsrail Anastasyan’ın bulunduğu bu mağazanın temel işlevi Ankara’daki firmanın gerek duyduğu malları temin edip göndermekti. 1937 yılında ise Galata Fermeneciler’de Vehbi Koç ve Ortakları Kollektif Şirketi adıyla Koçzade Ahmet Vehbi firmasının İstanbul Şubesi kuruldu. Şirketin diğer ortakları İsrail Anastasyan ve Emin Güraç’tı. Daha sonra İsak Altabev’in (Altabef) de katılmasıyla birlikte şirketin ortak sayısı dörde çıktı. İstanbul’daki örgütlenme Vehbi Koç tarafından “Galata Grubumuz” diye anılıyordu. 1928 yılında alınan Standard Oil temsilciliğini sürdürmek için, gene 1937’de Vehbi Koç ve Ortağı Petrol İşleri Kollektif Şirketi kuruldu.

Koçzade Ahmet Vehbi firmasının iş alanlarının gelişmesi ve genişlemesi karşısında, Vehbi Koç şirketleşme kararı aldı ve 29 Haziran 1938’de 300.000 TL sermayeyle Koç Ticaret Anonim Şirketi kuruldu. Böylece şahıs şirketlerinin sorunlarından kaçınmak için kurumsallaşma yoluna gidilmiş oldu. Şirketin biri inşaat diğeri otomobil işleriyle uğraşan iki mağazası vardı, genel müdürlüğe ise Fazıl Öziş getirilmişti.

Havagazı tesisleriyle meşgul olacak Koç ve Ortağı Kalorifer Havagazı İşleri adlı özel ortaklık Ankara'da 1940 yılında kuruldu. 1942 yılında İstanbul’da Koç Ticaret Galata Şubesi açıldı ve Vehbi Koç ve Ortakları Kollektif Şirketi'nin işleri bu şubeye devredildi. Beyoğlu Şubesi de 1944’te açıldı. Aynı yıl, 40 yılı aşkın bir süre Koç Topluluğu şirketlerinde çalışacak olan Bernar Nahum, Koç Ticaret AŞ’de otomobil şubesi müdürü olarak çalışmaya başladı. 1950 başında Koç Ticaret AŞ genel müdürlüğüne, 1975’te vefatına kadar Koç Topluluğu’nda çeşitli görevler üstlenecek olan Hulki Alisbah getirildi.

Tüccarlıktan sanayiciliğe geçişi
Vehbi Koç İkinci Dünya Savaşı boyunca çeşitli Alman, İngiliz ve Amerikan şirketleriyle iş ilişkilerini sürdürdü. 25 Nisan 1945 günü New York’ta Ram Commercial Corporation adıyla yurtdışındaki ilk şirketini kurdu. Amacı Amerika’ya mal almaya gelen resmî heyetlere mal satmak ve danışmanlık yapmak olan bu şirketin faaliyetine, umulan sonuç alınamadığı için 1954 yılında son verildi. Bu şirket aracılığıyla General Electric, US Rubber (bugün Uniroyal, Inc.), Oliver, Burroughs, York, Sheaffer gibi şirketlerin acentelikleri alındı.

Vehbi Koç’un 1946’da gerçekleştirdiği ve 52 gün süren ABD ziyareti sanayiciliğe geçişinin başlangıcını oluşturdu. General Electric şirketini Türkiye’de ortak girişim konusunda ikna ettiyse de, US Rubber’la bu konudaki görüşmeleri sonuçsuz kaldı. 1947’de ilk sanayi girişimi olan ve 1955’e kadar faaliyet gösteren Ankara Oksijen Fabrikası’nı kurdu. Ampul üretmek amacıyla 1948’de General Electric'le kurduğu General Elektrik TAO, Türkiye’de bir yabancı şirketle yapılan ilk ortak yatırım oldu.

Vehbi Koç 1946 yılında İsmet İnönü’nün isteği üzerine, Kırklar Meclisi olarak da bilinen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Divanı’na girdi. İki yıl kadar süren bu görev onun CHP yanlısı olarak bilinmesine ve 1951’de Demokrat Parti hükümetiyle anlaşmazlığa düşerek ATO başkanlığından ayrılmasına yol açtı. Aynı yıl Vehbi Koç ve ailesi İstanbul’a yerleşti. 1955'te çelik büro gereçleri üretmek için kurduğu Arçelik AŞ daha sonra başta buzdolabı ve çamaşır makinesi olmak üzere dayanıklı tüke­tim malları ve beyaz eşya üretimine de gir­di. Türk Demir Döküm, Aygaz, Bozkurt Mensucat, Türkay gibi şirketler de bu dönemde kuruldu. Topluluğun ilk turizm yatırımı olan Divan Oteli de 1955 yılında hizmete açıldı.

1956 başında Bernar Nahum ve Kenan İnal’la birlikte ABD’ye giden Vehbi Koç, Ford Company’nin başkanı Henry Ford II’yle de görüştü. Türkiye’de Ford’la ortak bir kamyon montaj fabrikası kurma girişimi gerçekleşmeyince, 1959’da Otosan Otomobil Sanayii AŞ’yi kurdu. 20 Kasım 1963'te kurulan, Türkiye’nin ilk holdingi Koç Holding AŞ, Koç Topluluğu’nun kurumsallaşması bakımından bir dönüm noktası oluşturdu.

1964 yılında Koç Topluluğu’nun girişimiyle Uniroyal lastiklerinin Türkiye’de üretimi başladı. Alman Siemens firmasının ortaklığıyla kurulan Türk Siemens’in kablo fabrikası ise 1966’da faaliyete geçti. Gene 1966’da Otosan, Ford teknolojisiyle, ilk yerli otomobil olan fiberglas karoserli “Anadol”un üretimini gerçekleştirdi. Uzun yıllar üzerinde çalışılan konserve ve meyve suyu üretim projesi ise 1967 yılında Tat Konserve Sanayii’nin kurulmasıyla sonuçlandı.

1970’lerde Koç Topluluğu büyümesini sürdürdü. Türkiye’de ilk merkezi ihracat organizasyonunu sağlayan Ram Dış Ticaret AŞ 1970 yılında kuruldu. İtalyan Fiat firmasıyla 1968 yılında varılan anlaşma sonucu kurulan Tofaş fabrikası Şubat 1971’de işletmeye açıldı. Üretilen sac karoserli otomobil “Murat 124” adıyla piyasaya sürüldü. 1962 yılında Aygaz’ın yüzde 10 hissesinin şirket çalışanlarına satılmasıyla başlayan halka açılma süreci, 1973’te Koç Yatırım ve Sanayi Mamulleri Pazarlama AŞ’nin yüzde 56 hissesinin halka satılmasıyla devam etti. Bünyesinde çeşitli alanlarda etkinlik gösteren şirketleri toplayan holding, 1974 yılında Türkiye'nin ilk süpermarket zinciri Migros-Türk Ticaret AŞ’nin kontrol hissesini satın aldı. Topluluğun Divan Oteli ve 1964 yılında kurulan Setur’dan sonra turizm alanındaki üçüncü girişimi olan Antalya’daki Divan Talya Oteli 1975’te hizmete açıldı.

Koç Holding Yönetim Kurulu başkanlığını 1984 yılında oğlu Rahmi M. Koç’a devreden Vehbi Koç holdingin şeref başkanı olarak çalışmalarını sürdürdü ve bu tarihten sonra zamanının büyük bölümünü vakıf ve hayır işlerine ayırdı. 25 Şubat 1996 günü Antalya’da Divan Talya Oteli’nde geçirdiği kalp krizi sonucunda yaşamını yitirdi.

Sosyal hizmet ve yardım çalışmaları
Vehbi Koç’un kültür, eğitim ve sağlık alanındaki sosyal hizmet ve yardım çalışmaları 1951 yılında hizmete giren Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nu yaptırmasıyla başladı. Bu yöndeki çalışmalar 1960’larda hız kazandı. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz Bankası (1963; bugün Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz Hastanesi[*]), İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü (1964), Amiral Bristol Hastanesi Vehbi Koç Kanser Pavyonu (1967), Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Vehbi Koç Kitaplık ve Araştırma Binası (1968) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu (1968) Vehbi Koç’un bu dönemde gerçekleştirdiği hayır işleri arasındadır.

1969 yılında kurduğu VKV’yle sosyal hizmet ve yardım çalışmalarının kurumsallaşması yönünde çok önemli bir adım atılmış oldu. Okulları ve verdiği burslarla eğitim alanında büyük katkıları olan Türk Eğitim Vakfı da Vehbi Koç’un önderliğinde bir araya gelen 205 hayırsever tarafından 1967 yılında kuruldu. Cumhuriyet’in 50. yılı nedeniyle İstanbul Taksim’de 1973 yılında yapımına başlanan Atatürk Kitaplığı 1976’da tamamlanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlandı.

Sosyal hizmet ve yardım çalışmaları 1980 sonrasında da sürdü. Vehbi Koç’un, eşi Sadberk Koç’un vasiyetini yerine getirerek İstanbul’da kurduğu Sadberk Hanım Müzesi Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak 1980 yılında faaliyete geçti. VKV tarafından yaptırılan Haydarpaşa Numune Hastanesi Vehbi Koç Vakfı Trafik Kazaları ve Birinci Basamak Tedavi Hizmetleri Tesisleri (bugün Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Vehbi Koç Acil Tıp Merkezi[*]) 1985’te hizmete girdi. TUGEV (1984; Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı) ile Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı da (1985) Vehbi Koç’un öncülüğünde bu dönemde kuruldu.

Bu dönemde eğitim alanındaki önemli bir gelişme 1988 yılında Koç Özel Lisesi’nin (bkz. Koç Okulu) kurulmasıydı. Bunu 1993 yılında Koç Üniversitesi’nin kurulması izledi. 1990’larda kültür alanında gerçekleştirilen bir girişim de 1994 yılında Ankara Keçiören’de, aileye ait bağ evinde Vehbi Koç ve Ankara Araştırmaları Merkezi’nin kurulması oldu (bkz. VEKAM).

Ödül ve nişanları
Vehbi Koç’un 1987’de Uluslararası Ticaret Odası’nca (International Chamber of Commerce; ICC) “Dünyada Yılın İş Adamı” seçilmesi onun yaşamı boyunca aldığı ödül ve nişanların en önemlisi oldu. Ödülünü Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde düzenlenen büyük bir törende Başbakan Raciv Gandi’den aldı.

Vehbi Koç kurulmasına önderlik ettiği ve 1996 yılına kadar başkanlığını yürüttüğü Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndaki (TAPV) çalışmaları nedeniyle 1991 yılında ABD’deki Nüfus Enstitüsü tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü. 1994 yılında da dünya nüfus artışını önleme konusundaki çalışmalarından dolayı Dünya Nüfus Planlaması Ödülü, TAPV adına Vehbi Koç’a verildi.

Federal Almanya Cumhuriyeti Liyakat Nişanı (1974), İtalyan Grande Ufficiale Liyakat Nişanı (1975), Uluslararası Altın Merküri Ödülü (1983) ile Anadolu Üniversitesi’nin verdiği fahri doktora (1984) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin verdiği onursal doktora (1991) dereceleri Vehbi Koç’a verilmiş diğer ödül ve nişanlardan bazılarıdır.

Yazdığı ve hakkında yazılan kitaplar
Vehbi Koç’un Hayat Hikâyem (1973; My Life Story: The Autobiography of a Turkish Businessman, 1977) ve Hatıralarım Görüşlerim Öğütlerim (1987; Recollections, Observations, Counsel, 1973-1987, 1991) başlıklı iki kitabı yayımlanmıştır. 2018 yılında yayımlanan Vehbi Koç Anlatıyor: Bir Derleme ise bu iki kitap temel alınarak hazırlanmış bir seçkidir. Bernar Nahum’un Koç’ta 44 Yılım: Bir Otomotiv Sanayii Kuruluyor (1988), Can Kıraç’ın Anılarımla Patronum Vehbi Koç (1995), Salih Sayar’ın Bir Bayilik Öyküsü: Vehbi Koç ile 40 Yıl (1999), Fazlı Ayverdi’nin Vehbi Koç ile 30 Yıl (2001), Can Dündar’ın Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç (2006) ile Özel Arşivinden Belgeler ve Anılarıyla Vehbi Koç, 1961-76 (2008) onunla ilgili yapıtların başlıcalarıdır. Vehbi Koç’un ölümünün 16. yılı nedeniyle VEKAM tarafından 2012 yılında düzenlenen serginin kataloğu da Cumhuriyet'i O'nu O Cumhuriyet'ini büyüttü... Vehbi Koç (1901-1996) başlığıyla yayımlanmıştır.

Çocuklarının gözünden Vehbi Koç

Semahat Arsel: “Hayata ve işine olan bağlılığı vefat ettiği güne kadar devam etmiştir.”

Vehbi Koç’un en önemli özelliklerinden biri yeniliklere çok çabuk uyum sağlamasıydı. Onun dışında herkeste şaşkınlık uyandıran bir analiz kabiliyeti vardı. Bir insanı görür görmez onunla ilgili son derece isabetli tespitlerde bulunurdu.

Öte yandan insan ilişkilerine çok önem verirdi ve hep kıymet verdiği insanlardan çok şey öğrendiğini söylerdi.

Vehbi Koç herhangi bir konuda aklına takılan bir soru varsa, üzerine gider, ne yapıp edip o sorunun yanıtını bulurdu. Hayatı boyunca gireceği her işi detaylıca incelemeyi prensip edinmişti…

Babamın hayatını annem vefat etmeden önce ve sonra diye iki döneme ayırsak, sanıyorum yanlış olmaz. Annemin sağlığında kendisiyle fikir tartışmasına girmekten sakınırdık. Annemin vefatı babamın duygusal yönlerini ön plana çıkarmıştı. Babam daha yumuşak, daha hoşgörülü ve bize daha şefkat gösteren bir yapıya bürünmüştü. Artık yanında fikirlerimizi daha rahat söyler hale gelmiştik. Annemin vefatından sonra yurt dışı seyahatlerinde ona eşlik etmeye başladım. Bu seyahat arkadaşlığından sanırım ikimiz de büyük keyif alıyorduk. Babam gittiği her ülkenin insanlarını, yaşayışlarını, işyerlerini büyük bir dikkatle inceliyor, kendi şirketlerimiz için ve ülkemiz için dersler çıkarıyordu.

Babamız sahip olduğu değerleri bir an olsun yitirmeden hayatı boyunca çalışmıştır. Hayata ve işine olan bağlılığı vefat ettiği güne kadar devam etmiştir.

Koç Holding, Bizden Haberler, No. 422, Şubat 2015, s. 6

Rahmi M. Koç: “Yaşamıyla örnek oldu.”

Vehbi Bey, aile birliğine çok önem verirdi. Demokratik idare tarzını, biz çocukları için de uygulamış, bizler arasında hiçbir zaman ayrım yapmamıştır. Hatta doğumlarımız bile Ankara Keçiören’deki bağ evimizde aynı ebe hanım ile aynı odada olmuştur. Aynı eğitimleri almışızdır…

Babamız bütün hareketleri ile bize örnek olmak için çok şeyden fedakârlık etti. Gayet muntazam bir hayat yaşadı. Her konuda fevkalade disiplinliydi, sigara içmesinden, uyku saatine; yürüyüşünden, tasarrufa kadar… Lüzumsuz masrafa tahammülü yoktu. Bunun sebebi de birçok varlıklı ailenin sıfıra indiğini gördüğündendi. Ayağını yorganından bir metre kısa uzatırdı.

Yaşam felsefesini özetlerken de bunu vurgulamıştır: “En lüks hayatı yaşayabilir, en lüks yerlerde oturabilir, en lüks arabalara binebilirdim. Bunların hiçbirini yapmadım. Çocuklarıma ve iş arkadaşlarıma kötü örnek olmak istemedim. Davranışlarımdan dolayı pişmanlık hissine hiç kapılmadım. Hayata bir daha gelsem, yaptıklarımı aynen tekrarlar ve devam ettiririm.”

İş felsefesi de, “Ben alacaklarımı alamayabilirim, fakat borçlarımı son kuruşuna kadar ödemeliyim” idi.

Kendisinin ileri görüşlülüğü, kanunlara riayet etmesi, gayet dikkatli ve temkinli hareket etmesi, Ailemizi ve Koç Topluluğu’nu bugünlere taşımıştır ve Koç ismini, en kıymetli varlığımız haline getirmiştir. Şimdi geriye dönüp baktığımda babamın nasihatlerinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha görüyorum.

Bizden Haberler, No. 422, s. 7

Sevgi Gönül: “Vehbi Bey çok prensip sahibiydi.’’

Can Kıraç’ın Anılarımla Patronum Vehbi Koç (1995) kitabında Sevgi Gönül babası Vehbi Koç’u şu sözlerle anlatıyor: “Çok prensip sahibi, çok tertipli, çok sabırlı, Rahmi’ye baygın, Suna’ya hayran, buna rağmen kimi sevdiğini belli etmeyen ve başkasına muhtaç olmaktan korkan değişik tip bir babaydı. Biz uzun yıllar evde ‘baba korkusu’ ile yaşadık. Annemiz bizi böyle şartlandırmıştı. Babam evdeyken yüksek sesle konuşulmaz, gürültü yapılmaz, arkadaşlarımızla telefonla görüşülmezdi. Bir gün tesadüfen babamla evde yalnız kaldım. Ancak o gün babamın ‘korkulacak’ birisi olmadığını anlamıştım. Aramızda hiç sorun çıkmamıştı. Babam kendi hayat senaryosunda kendi ölümünü, annemin ölümünden önceye koymuştu. Annem daha önce ölünce, babam kafasındaki sahnelerin bir kısmını değiştirmek zorunda kaldı. Sadberk Hanım Müzesi böyle bir senaryo değişikliğinin eseridir. Vehbi Bey, müzenin bir odasının kendisine tahsis edilmesini istedi.”
Bizden Haberler, No. 422, s. 8
Suna Kıraç: “Benim tezgâhım en iyi üniversitedir.”
Kolejde son sınıfa geldiğimde Amerika’ya gidip işletme okumaya karar verdim. Başarılı bir öğrenciydim, hırsım vardı ve ailemin maddi sorunu yoktu. Yani bütün şartlar uygundu. Ancak babam bana duygu sömürüsü yaptı. Yıl 1960’tı, babam sadece 59 yaşındaydı ve bana “Ben yaşlandım sana hasret gitmek istemiyorum” dedi. Ailem gitmeme izin vermiyordu. Çok üzüldüm ağladım. Babam bana “Benim tezgâhım en iyi üniversitedir. Seni ben yetiştireceğim” dedi. Nitekim öyle oldu. 35 yıl birlikte çalıştık. Ben “Vehbi Koç Üniversitesi” mezunuyum. Bu benzersiz okulun ilk ve tek öğrencisiydim. Yine de şimdiki adıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne kaydoldum. Sadece “Vehbi Koç Üniversitesi” ile yetinmek istemiyor, akademik bir eğitim de almak istiyordum. Burada eğitimim devam ederken Koç Grubu’nda staja başladım. Filiz Ofluoğlu’na emanet edilmiştim. Vehbi Koç’un kızı ayrıcalığı gösterilmiyor, stajyerlere dönük bütün beklentiler beni de ilgilendiriyordu. Öğrenmeyi seviyordum. Disiplinliydim. Kaytarmak gibi bir şeyi aklıma bile getirmeden bana söylenenlerin en iyisini yapmayı önemsiyordum. Biliyordum ki Vehbi Koç’un kızı da olsanız, iltifat liyakate tabiydi. Ben de bu iltifata layık olmaya çalışıyordum.

1.10.1960’da Koç Ticaret Anonim Şirketi’nin İstanbul şubesinde işe başladım ve babam vefat edinceye kadar, yani 25 Şubat 1996’ya kadar onunla birlikte çalıştım. Bizim üniversite bir türlü bitmedi…
Bizden Haberler, No. 422, s. 9
Koçzadeler, Aktarzadeler, Kütükçüzadeler, Müderriszadeler...
[Hacı Bayram soyunun] İnayetler kolunun da başı olan Mustafa bin Salih Baba’nın torunu Necibe Kadın, Koçzade Mehmet Efendi ile evlenmiştir. Mehmet Efendi ile Necibe’nin oğlu [Hacı] Mustafa Efendi, Vehbi Koç’un babasıdır. Vehbi Koç’un eşi Aktarzade Sadberk Hanım’ın babası Attarbaşızade Sadullah da, Hacı Bayram soyuna bağlı Müderriszadelerden Sadullah İzzet’in kızı Necide Kadın’la evlenen Attarbaşızade Emin Efendi’nin oğludur.

Aktarzadelerden üç kardeş Sadullah, Hacı Kerim ve Rasim’dir. Sadullah, Kütükçüzadelerden Hacı Rıfat’ın kızı Nadire ile, Hacı Kerim, Çubukçuzadelerden Mustafa Kazım’ın kızı Halime ile evlenmiştir... Aktarzade Sadullah’ın oğlu Emin, Koçzade Mustafa’nın kızı Hüsniye ile, kızı Sadberk de Vehbi (Koç) ile evlenmiştir, yani iki kardeş, iki kardeşle evlenmiştir ve teyze çocuklarıdır. Sadullah’ın karısı Nadire’nin kardeşi Fatma (Koç), Koçzade Hüsniye ile Vehbi’nin annesidir.
Suavi Aydın vö, Küçük Asya’nın Bir Yüzü: Ankara, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2005, s. 299
Abadan Unat, Nermin

2012 yılında eğitim alanında verilen Vehbi Koç Ödülü’nü alan siyaset bilimci.

İNCELE