“Cumhuriyet çocuğu olarak bez bebeklerle oynadım”
Ben Cumhuriyet çocuğu olarak bezden yapılmış bebeklerle oynadım. Biraz daha büyüyünce kâğıt bebeklerle oynamaya başladık. Çoktan rahmetli olan kuzenim Nezahat Aktar Hanif çok güzel resim yapardı. Suna ile ben ona gidip yalvarırdık bizlere bebek yapıp boyasın diye. Sadece bebekle kalmazdık bir de elbiselerini isterdik, o da bizi kırmaz boyuna çizer, boyar ve keserdi. Hâlâ biz niye modacı olamadık diye şaşar dururum. Suna ile yaşımız yakın olduğu için aynı oyuncaktan her ikimize de birer tane alınırdı veya bir tane alınıp paylaşmamız istenirdi. Ta o yaşlarda kavga gürültü, paylaşmayı öğrenmiştik.
Hatırladığım kadarıyla ilk bebeğimizi babam Macaristan’dan getirmişti ve bu Macar kıyafetli, sarışın, iki tarafından örgü saçları sarkan bir bebekti. Bir de babam, nereden aldığını bilemediğim bir Fındıkkıran askeri getirmişti. Kocaman dişleri, siyah bıyığı ve sakalıyla ağzını bir açardı ki ödümüz patlardı. Annem korktuğumuz için bu Fındıkkıran askerini salondaki büfeye saklamıştı, adeta o odaya korkudan giremezdim. Şimdi düşünüyorum da, hem gülüyorum hem de amma korkak yetiştirilmişiz diye kızıyorum.
Bir de bizim bağ evinde 3 taş ve 5 taş oynardık. Tebeşirle çizerek ve bahçede bulduğumuz taşlarla bu oyunu oynamak da en büyük zevklerimizden biriydi. Rahmi ise uğraşarak kendisine sapan üretirdi ve bahçedeki kuşları avlamaya çalışırdı, annem ise bu huyuna çok kızar ve sapanları elinden alır, bir yere saklardı. Bir gün sapanların saklandığı yeri keşfeden Rahmi orada yüzlerce sapanı görünce sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı.
Sonra Amerika’dan çok hoş bebekler ve oyuncaklar getirildi. 10 yaşımda Amerika’ya götürüldüm. Tam da Noel zamanı oradaydık, aydınlatmaya, Noel süslemelerine ve etrafta gördüğüm oyuncaklara deli olmuştum. Annem izin vermediği için her oyuncağı alamamıştım ama yapboz’u (jigsaw puzzle) ilk defa orada görmüştüm ve bayılmıştım.
Sevgi Gönül, Sevgi’nin Diviti, Vehbi Koç Vakfı Yayınları, İstanbul, 2003, s. 252-54; Hürriyet, 27 Nisan 2003